Startup Nedir? – Silikon Vadisi – Bölüm 2

Silikon Vadisi gezimizde, nereye baksak gördüğümüz iki şey vardı. Birincisi Hintli, ikincisi ise Startuplar. Google’da çalışanından tutun da, Stanford’da okuyanına kadar herkes bir şey üretmeye, bir startup kurmanın peşindeydi. Kimle konuşsak yeni bir şey bulmak için kafa patlatıyordu. Kuluçka Ofislerinde, fikirler pişiriliyor ve hayata geçirmek için gün sayıyorlardı. O kadar çok startup kelimesini duydum ki, sonunda bu bölümle alakalı bir yazı yazmaya karar verdim. İkinci gün olan, IBM, Amerika Ofisi ve Amazon yazıma geçmeden önce kısa bir ara verip startup neyin nesiymiş bir öğrenelim istedim.

startup

2008 yılının sonlarına doğru Amerika’da başlayan bir kriz ortaya çıkmıştı. Nam-ı diğer Mortage Krizi, tüm dünya piyasalarını kasıp kavurmuş ve sonuçları çok acı olmuştu. Taşınmaz malların değer kaybetmesinden dolayı, ekonomi çökmüş ve Amerika’da başlayan bu kriz Küresel bir boyut almıştı. Startupların doğuşu da tam bu döneme rastlamaktadır.

mortgage

2000 yılında ortaya çıkan Dot-com balonu, Amerika için bir çöküştü. 5 trilyon dolarlık bir zarar ortaya çıkmıştı. Bu yarayı sarmak için faziler aşağı çekilmiş ve emlak satışlarında bir patalama olmuştu. Ardından 2008 yılındaki krize zemin hazırlanmıştı. Her kriz, zararları ile birlikte fırsatları da beraberinde getiriyor. Startuplar da, işte tam bu dönemde ortaya çıkmaktadır. Yeni nesil girişimciler, zaten mevcut olan bir kültürü daha da ön plana çıkarmış ve dot-com balonundan alınan dersleri de defterlerine not ederek, doğru hamlelerle milyon dolarlık işlere imza atmaya başlamışlardır.

dot_com

Startup nedir diye bana soracak olursanız, ben size tek kelime ile girişim derdim, ta ki Amerika’ya gidene kadar. Eğer biz her girişime startup deseydik, bizim 3 sene önce açmak istediğimiz çiğ köfte dükkanı da bir startup olurdu, ama değil 🙂 Evet girişim kelimesini içeriyor fakat daha fazlası da var. Harekete geçmek, harekete geçirmek ve bunu iş haline getirmek. En önemli şeylerden bir tanesi de, çözümün belli olmamasıdır. Ortada bir fikir var, bu fikir bir çok insanın hayatını değiştireceğine inanıyorsunuz, fakat nasıl yapacağınıza emin değilsiniz. Ve sonucunda başarılı olmama ihtimaliniz var. İşte startup bu.
Girişimcilerin babası, Stanford üniversitesi öğretim görevlisi, Yalın Startup hareketini oraya çıkaran Steve Blank’ın tanımı ise, “Ölçeklenebilir ve tekrar edilebilir bir iş modeli bulmak için oluşturulan bir yapı” dır.

startup_2

En büyük yanılgı, her girişimin bir startup olduğu yönündedir. Yeni bir cafe, kitapçı ya da restoran açmak ya da herhangi bir işletme kurmak startup başlığı altında değerlendirilemez.

Startupları en çok destekleyen oluşumlardan biri olan Y Combinator’ün kurucularından Paul Graham, startuplar için şunları söylemektedir:

“Hızlı büyümek için tasarlanmış şirketlerdir Startuplar. Eğer bütün şirketler temelde aynı olsaydı ama bazıları şans ya da kurucularının fazladan çaba göstermesi sebebiyle daha hızlı büyüseydi, farklı bir kelimeye ihtiyaç duymazdık. Sadece çok başarılı şirketler ve daha az başarılılardan bahsederdik. Ama aslında olan şey şu, startupların diğer girişimlerden farklı DNA’ları var.”

Startupların farklı bir DNA’sı var. Bu çok iddialı, aynı zamanda için doldurmanın çok zor olduğu bir cümle. Peki nedir Startupları farklı yapan, hangi kromozondur detaylı inceleyelim.

DNA600x100_02

Öncelikle, ihtiyaçlarımızı baştan tasarlıyorlar ya da yeni ihtiyaçlar ortaya çıkarıyorlar. Facebook hangimizin günlük hayatında olan bir ihtiyaçtı ya da snapchat. Ben günde en az 4 defa snapchate bakıp kim ne paylaşmış ona bakıyorum. Ya da taksi çağırmak için, taksi durağını aramak varken, neden uber ya da bi taksi gibi uygulamalar kullanmaya başladık. İşte ihtiyaçlarımızı doğru yorumlayan insanlar bunları başardılar.
Peki startupların tek farkı fikir mi? Hayır tabiki. Hem şirket yönetimi hem de proje yönetimi açısından, kurumsal firmalardan ayrışıyorlar. Akıllarına gelen fikirleri anında gerçekleştirmeye çalışıyrolar ve sonuç odaklı gidiyorlar. Agile yani çevik yönetim uyguluyorlar.

Özetleyecek olursak startupların formülü aslında basit. İki değişkeni bir araya getirmeniz gerekiyor.
Çok fazla insanın isteyeceği bir şey üretmesi
Bu insanlara ulaşarak hizmet sunması

Bu ürettiği bir hizmet, uygulama, teknolojik bir alet ya da bunların birleşimi olabilir.

Startupın ne demek olduğunu anlatabildim sanırım. Bu anlatımları yaparken, Okan Barlas ve 2kere2beseder adlı sitelerden ciddi anlamda faydalandım. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Bir fikriniz var ve Silikon Vadisi’nde bu fikre yatırım bulmak istiyorsunuz. Şimdi de yatırım türlerine ve çalışma şekillerine kısaca bir göz atalım.

Kuluçka merkezi
Kuluçka merkezi aslında bir yatırım türünden çok yol göstericidir. Bir rehber olarak adlandıracağımız kuluçka merkezlerinde, yüksek miktarda finansal destek sağlamak yerine, girişimci ve yatırımcı arasındaki köprü görevi görür. İş bağlantılarını düzenler, eğitim verir, fikri nasıl geliştireceği konusunda danışmanlık sunar, yatırım için yapacağınız sunumlar konusunda sizi yönlendirir. Fikrin elinden tutan ilk kurumdur. Kuluçka ofisinde ister bir masa kiralayabilirsiniz, isterseniz de bir oda tutabilirsiniz.

incubator

Angel Investor
Her bir girişimcinin hayalini süsleyen kişidir. Melek Yatırımcı olarak Türkçemize girmiştir. Her klasik girişimcinin peşinde koştuğu kişidir. Doğru bir tanım yapacak olursak, kendi bireysel birikiminden gelecek gördüğü projelere yatırım yapan kişidir. Eğer bu yatırım yapan kişi, aynı zamanda tecrübeli bir kişi ise, yatırım yaptığı girişimlere mentörlükte yapmaktadırlar. Melek yatırımcılar, samanlıkta aranan bir iğne gibi oldukları için, eğer yatırım yaparlarsa istedikleri hisseler normalden biraz daha fazla olabilir.

angel_investor

Seed Capital
Fikir aşamasında olan ya da yeni filizlenmiş bir projenin ayağa kalkması için sağlanan finansal desteğe denir. Seed kelime anlamı da tohumdur. Şunu yazmadan geçemeyeceğim. Kolay kolay kimse fikre para vermez. Fikriniz bir ürüne dönüştükten sonra ve karşılığını gördükten sonra yatırım almak çok daha kolaydır. Seed yatırımınını fikir aşamasında alırsınız. Fikrinizi, herkese gidip anlatamyacağınız için, genelde bu yatırım yakınlarınızdan eşten dosttan gelir.

seed_capital

Venture Capital
Türkçemize Risk Sermayesi olarak geçen bu yatırım türü, fikre değil hayata geçmiş projelere yatırım yapar. Biraz aşağıda Seri Yatırımlar başlığı altında yüksek paralar bağlayan bu yatırım fonları, verdikleri bu paranın hakkını almak isterler. Yaptıkları yatırım sonucunda, şirket hisselerinin de bir kısmını alan bu fonlar, yönetimde söz sahibi olurlar. Şriketin gidişatı ile ilgili herşeyi takip ederler ve paralarına para katmanız için sizi denetlerler. Düşünsene, adam sana 2 Milyon dolar para vermiş. Bunu babasının oğlu olduğun için değil, sen de ışık görmüş ve 2 Milyon 4 Milyon olsun istemiş. Sen gidip 2Milyonu teknelerde yersen, adam da bunun hesabını sorar. (ehehe çok Türk mantığıyla yaklaşıyorum olaylara )

ventur_capital

Series A, B, C
Crunchbase’e girdiğinizde, firmaların altında Series A,B,C gibi terimler görürsünüz. Bu terimler, yatırım miktarını, yatırım yapanı ve yatırım alan şirketin durumuna göre farklılık göstermektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse, Eğer yatırım Türkiye şartlarında 500k – 1M, Amerika’da 1M-2M altındaysa buna Seed ya da Melek yatırımcı denir. Eğer miktar bu değerin üstündeyse bir Venture Capital tarafından yapıldıysa Seri olarak adlandırılır. Seriler sırasıyla A, B ve C olarak adlandırılmaktadır. Yatırım miktarı ve hisse miktarı serilere göre değişiklik göstermektedir. Bu yatırımların ardından, şirket hisseleri büyük oranda yatırımcıya geçer. Şirket kurulurken sahibi olan girişimci, artık board member, CEO, CTO ya da farklı bir konuma gelmiş olabilir. Ama tabi paraya da para demiyordur. Ne diyordur bilemiyorum.

Yaptığım araştırma sonrasında yatırım miktarlarının Türkiye ve Amerika için inceleyecek olursak, (İlk satır TR, İkinci satır USA)

yatirimlar

Yatırım miktarlarının çok geride kaldığı yönünde. Yine de bir startup kültürünün günden güne arttığını görmek umut verici.

TechCrunch’ın her sene düzenlediği Startupların yarıştığı bir yarışma mevcut. https://techcrunch.com/startup-battlefield/ adresinden inceleyebildiğiniz bu yarışmada, her sene çeşitli kategorilerde bir çok startup öne çıkmak için yarışıyor. Bugünlerde, eskiden popüler olan marketplace uygulamalar yerine, IoT ve kişisel yardımcıların aldığını görebiliyoruz. Machine Learning’in ön plana çıktığını ve yapay zekanın günden güne güçlendiğini farkediyoruz.

Türkiye’de yakın zamanda Startuplar üzerine çok güzel programlar düzenlenmeye başlandı. Özellikle bu Ekim ayında düzenlenecek Startup İstanbul http://startupistanbul.com/ etkinliği çok güzel geçeceğe benziyor. Yine Şubat ayında düzenlenen, Startup Turkey’in programına baktığımızda çok başarılı olduğunu görüyoruz. Türkiye’de şu anda marketplaceler ön plana çıksa da yakında daha farklı fikirler göreceğimize eminim. Uber’in lokalize edilmiş hali BiTaksi ya da yemeksepeti gibi örneklerin çoğalacağına inancım yüksek.

Startup yazımızın da sonuna gelmiş bulunmaktayız. 3. Bölümü en yakın zamanda yayınlayacağım. Görüşmek üzere.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.