Silikon Vadisi, Teknoloji Siteleri ve Kobe Hakkında

Evet,
Kobe’de mükemmel bir final ile formasını çıkarıp, dolabına asti. Düşünsene, hayatının son maçını yapıyorsun. Son maçında, 10 sayı geriye düşmüş takımını sırtlayıp, kazandırıyorsun ve tam 60 sayı atıyorsun. Bu maç unutulmaz. (Gerçi 3 lük de 6/21 yapmış. Adamlar Kobe’ye çalışmış ama adam 60 sayı atmış lan. 101 sayının 60’ı :))
https://www.youtube.com/watch?v=BdGeXcJ-hfo

Şimdi ise bilmen gereken ve takip etmen gereken, silikon vadisinden sıcak sıcak gelmiş sitelere bakalım.

Kickstarter
https://www.kickstarter.com/
Öncelikle kısa bir giriş yapalım. Kickstarter’ı zaten biliyorsun ama yine de benim en çok sevdiğim sitelerden bir tanesi olduğu için burada olsun istedim. İnsanların fikirlerini hayata geçirmek için, tanıttıkları ve yatırım aldıkları harika bir platform. Sadece bir arkadaşa bakıp çıkıcam deyip, kendini en çok yatırım alan tasarımdan tut da, en tuhaf gadgetlera bakıp saatler geçirebileceğin bir site.
Bu da bonus olsun: https://www.kickstarter.com/projects/63006320/dualo-the-new-musical-instrument-for-all?ref=category_recommended

ProductHunt
https://www.producthunt.com/
Açıkçası bu siteyi geçen hafta öğrendim. İlk defa görüyorum. Ne olduğunu da tam çözemedim 🙂 Bildiğim bir şey varsa o da kickstarter gibi, insanların ürünlerini, botlarını, API’larını, vs. tanıttıkları basit bir site. Upvote yapıyorsun. Kickstarterdan farklı olarak sanırım, yatırım alma durumu yok. Gelecekte daha da şekillenir. Neden beğendim? Çok basit bir tasarımı var. Ben ilk bakıştan Bir çok yeni ürün keşfettim. Bir de slack botları ve özellikleri çok hoşuam gitti 🙂 (Poker botunu buradan aldım:))

TechCrunch
http://techcrunch.com/
Evet Takip edilesi sitelerin başında bu site olabilir. Zaten bir sonraki önereceğim site de bu sitenin altında bulunuyor. Silikon vadisinin membaası diyebiliriz. Tüm yeni haberleri, dünyaya ilk veren sitedir. Türkiye’deki çoğu teknoloji blogları haberleri buradan alırlar. Takip ediniz, bilgileniniz.

CrunchBase
https://www.crunchbase.com/
Evet işte, her zaman sorulan soruların cevabı bu sitede.
Amerikalılar neden ileri?” ya da “Bizim Türk girişimciler neden Amerikaya gidiyor?” ya da “Neden orada şirket kuruyorlar?
Bu site, Hangi yatırımcının hangi şirkete hangi aşamada ne kadar yatırım yaptığını gösteren muazzam bir databaseden oluşuyor. Efsane bir site. Ne diyim. Gir içinde kaybol. Ben en son Elon Musk’a hayranlıkla bakarken buldum kendimi 🙂
Kitap önerisi: http://www.idefix.com/kitap/elon-musk-tesla-spacex-ve-muhtesem-gelecegin-pesinde-ashlee-vance/tanim.asp?sid=EA61GE8FVM7TCERYHV3W

Webrazzi
http://webrazzi.com/
Ya şimdi nereden çıktı bu kadar yabancı sitenin arasında bir Türk sitesi? Açıkçası, uzun zamandır takip ettiğim ve en başarılı teknoloji blogudur. Bunun en büyük nedeni, hem globali hem de Türkiye’ye çok güzel harmanlamış olmasıdır. Bir de yazarların Türkçe’yi çok başarılı kullanması da üzerine tuz biber olmuştur. Her sene düzenlenen summitlerle de bir çok girişimciyi ve başarılı firmaları bir araya getirmektedir. Takip etmek gerekir. Alkışlamak gerekir.

Medium
https://medium.com/
Şimdi Medium’u bilmiyorum desem sanırım beni burada döverler. O yüzden biliyormuş numarası yapacağım. Medium Türkçe yazıların (ve yazarların) da bulunduğu, dünya çapında bloggerların yazılarının bulunduğu bir mecra. (Mecra kelimesi çok yerinde oldu). Twitter’ın kurucuları tarafından 2012 yılında kurulmuş. Wikipedia tanımı ise şu şekilde:

Medium, Twitter kurucuları Evan Williams ve Biz Stone tarafından, 140 karakterle yetinemeyen kullanıcıları için Ağustos 2012’de oluşturulmuş mikro blog platformu.
140 karakterden fazla yazmak isteyen ve aynı zamanda görsel içeriklerin ön plana çıktığı bir platform arayan kullanıcılar için geliştirilen serviste, kullanıcılar beğendikleri içerikleri “Love It” butonuyla oylayabiliyor. Paylaşmak istedikleri içerikleri tek butonla kendi profillerinde yayınlayabiliyor.

En güzeli de yazıların kategorize edilmesi ve aradığın içeriğe ulaşmanın kolay olması. Zamanında blogranci.net adresi üzerinden yapmak istediğimi adamlar dünya çağında 4 sene önce yapmışlar. Ne üzücü di mi?

Quora
https://www.quora.com/
Formspring’i bilirsiniz ya da bilirdiniz. Sorular soruyorsun sonra insanlar altına cevaplar yazıyor. Ask.fm gibi.
Quora’nın da konsepti aynı fakat en büyük farkı soruların kategorize ediliyor olması. Yani, bilgisayardan tutun da hukuğa, tıptan tutun da iş girişimlerine kadar soruların kategorilere ayrıldığı bir soru cevap sitesi. Açıkçası, medium ve quora’nın en büyük özelliği sanırım, doğru içeriği gösterme başarısı olabilir. Bilgi ve veri o kadar çok ki, insan bazen bu bilginin içinde aradığını bulamıyor. İşte adamlar bunu başarmışlar. Tabi içeriğin de çok çok iyi olduğunu söylemek gerekiyor.
Siteye ilk giriş yaptığınızda ilgi alanlarınızı istiyor ve size özel bir feed hazırlıyor.
Buna ek olarak, çok değişik sorulara çok süper cevaplar bulunuyor. Soru sormasanız da, okuyarak çok fazla bilgi öğrenebileceğiniz muazzam bir site.

Mashable
http://mashable.com/
Mashable’nin çocukluğunu bilirim. Bir blogdu eskiden. Ardından doğru yerdeki haberleri derleyince, dünya çapında bir networke dönüştü. Bu önerilen bir sitede olsa, bence sıralamda biraz altta kalabilir.

Listede olan ve Yer imlerine kaydedilmesi gereken diğer sitelere de bakalım:
TechGlamour: http://techglamour.com/
Business Insider: http://www.businessinsider.com/
Fast Company: http://www.fastcompany.com/
The Next Web: http://thenextweb.com/
Wired: http://www.wired.com/
MindCron: http://www.mindcron.com/
The Verge: http://www.theverge.com/

Aklı Fikri Mülkiyet – Fikri Mülkiyet Haklarına Dair Paylaşımlar

Çok yakın zamanda Fikri Mülkiyet Haklarına dair örnek dava ve vakaların paylaşıldığı bir blog açıldı. http://aklifikrimulkiyet.blogspot.com.tr/ Şu anda aynı firmada çalıştığımız Ender Bey tarafından yönetilen bu blogda; tescilli tasarımların izinsiz kullanılması durumları, büyük firmaların birbirine açtığı davalar, esinlenme sonucu oluşan ürünler, marka analizleri ve bir çok konu hakkında yazılar bulacaksınız. Kendisi her hafta şirket içine bu konular hakkında yazılar yayınladığı için ben ve ekibim kendisini ilgiyle takip ediyoruz. Kendisinin bir blog açarak buradan da yazmasına en çok biz sevindik 🙂

Aşağıda http://aklifikrimulkiyet.blogspot.com.tr/ sitesinden yaptığım iki alıntı bulunmaktadır. (Site adresi vereyim de sonra biz de davalık olmayalım 🙂 )

ADIDAS vs LANDS’ END
5 Mayıs 2011 tarihinde Adidas firması, Land’s End firmasına karşı, tescilli 3 şerit tasarımını ihlal etmesi sebebiyle dava açar.
Adidas firması, ürünlerin kendi ürünleri ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve tüketicilerin Lands’ End firmasının ürettiği ayakkabıların üreticisinin Adidas olduğunu sanacaklarını iddia eder.
Adidas benzer şekilde; 2008 yılında, 3 şerit tasarımını ihlal etmesi sebebi ile Payless firmasına açtığı davayı kazanarak, 305 milyon $ tazminat hakkı kazanmıştı.
Devam eden bu davada, benzer şekilde mi sonuçlanacak? Gelişmeleri hep birlikte göreceğiz.
Söz konusu sürece ilişkin benzer tasarımları aşağıda görebilirsiniz.
adidas_1
adidas_2
556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK Madde 9/b: Marka sahibi tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasının önlenmesini talep edebilir.

CARNEGIE MELLON UNIVERSITY vs MARVELL TECHNOLOGY GROUP LTD
2012 yılında sonuçlanan; Apple ve Samsung arasındaki fikri mülkiyet hakları ihlali ile ilgili olan davayı duymuşsunuzdur.
Mahkeme sonrasında; Samsung firması, Apple’a 1,049 milyar dolar gibi çok yüksek bir bedeli ödemek zorunda kalmıştı.
Fakat; 2012 yılındaki en yüksek tazminat bedelini içeren dava bu değildi.
2009 yılında açılan ve 2012 yılında sonuçlanan davaya göre; Marvell firması, Carnegie Mellon Üniversitesi’nin 2 patentini (Patent No: US 6,201,839 ve US 6,438,180) ihlal etmişti.
Sonuç, 2012’deki en yüksek tazminat, yaklaşık olarak 1,17 milyar dolar. (1,169,140,271 $)
carnegie
marvell
Görüldüğü üzere, bilgi çok değerli hale gelmiş ve inanılmaz derecede güç kazanmıştır. Dolayısıyla, fikri mülkiyet haklarının temelini oluşturan bilgiler de aynı şekilde önemli hale gelmiştir.

Kurumsallık Hakkında

Bu yazımda profesyonel bir çalışan ile Kurumsallık üzerine yaptığımız yazışmayı yayınlayacağım. Keyifli okumalar.

Bana gelen ilk e-mail:

Sabri Bey merhabalar,
Mezun olduğum günden beri (hatta öncesinden) kurduğum bir hayal kurumsal bir şirkette çalışmaktı. Şu anda, bu hayalime ulaşabilmek adına girdiğim Türkiye’nin en büyük mühendislik firmalarından birinde çalışıyorum.

Zaman geçtikçe, benim aradığım kurumsallık kavramının Türkiye için biraz ütopik olduğunu görmeye başladım. Yani çalışanlarının -kişisel gelişimine- ama sadece yaptığı işle ilgili değil, biryandan mesleği ile ilgili farklı programlar öğrenmesine aracı olunurken bir yandan etkili iletişimdir vs. sosyal becerilerini geliştirebileceği, personel mutluluk anketleriyle çalışanlarının mutluluğunun belirli aralıklarla kontrol edildiği, insanların birbirine gerçekten saygı duyduğu bir şirket sizce var mı? Yoksa “The best companies to work for” listelerindeki firmaların ortak özelliklerinden olan bahsettiğim bu kıstasları Türkiye’de / Türk şirketlerinde aramak ütopik bir kavram mı? Karşıma az evvel Lc Waikiki inşaat mühendisi ilanı çıkınca ilgimi çekti, araştırmaya başladım ve size ulaştım. Sizin gibi sosyal ve girişimci birine ulaşınca da tecrübelerinize dayanarak bunları sormak istedim.
Cevabınızı merakla bekler, iyi günler dilerim.
Vakit ayırdığınız için teşekkürler.

Benim Cevabım:

Merhaba XXX Bey,
Öğrenciler mezun olduktan sonra önlerinde bir kaç seçenek bulunmaktadır. Bunlar askere gitmek, yüksek lisans yapmak, iş hayatına atılmak, vs. İş Hayatına atılanların da önünde bir kaç seçenek vardır. Kendi işini yapmak, Kurumsal bir firmada uzman ya da uzman yardımcısı olmak, daha küçük bir firmada yönetici olarak çalışmak. Siz bu seçeneklerde kurumsal bir firmaya girerek kariyerinize başlamışsınız. Öncelikle kariyerinizde başarılar dilerim.

Kurumsallık içi çok zor dolan bir kavram. Hele patron ve aile şirketlerinin cirit attığı Türkiye’de içi yanlış doldurulan bir kavram. Kurumsallık kimine göre harika kimine göre ise işlerin yavaşlamasına sebep olan bir kavram. Her halukarda özellikle büyük şirketlerde kurumsallığın getirdiği avantajlar yadsınamaz. Sizin de belirttiğiniz gibi,
– Kişisel gelişime önem verilmesi
– Farklı alanlarda yetkinlik gelişimi
– Sosyal becerilerde gelişme
– Personel mutluluğuna önem verilmesi
– Saygı, sevgi

Bir şirkette çalışmak istemenin en önemli maddelerinden birkaç tanesi. Bu maddelere baktığımda hepsinin ortak özelliği ve çıkış noktasının şu olduğunu düşünüyorum. Çalışanına değer veren ve onu dinleyen firma. Kurumsal olsun ya da olmasın, eğer bir firma çalışanını dinliyor, ona değer veriyorsa, isteklerini bir kenara atmıyor ve gerçekleştirmek için elinden geleni yapıyorsa, o firmada uzun seneler çalışırsın. Kurumsal firmalar bunu daha çok ve daha profesyonelce yaptığını kabul ediyorum. Bu sebeple kurumsallığın bu değerleri içerdiğini de düşünüyorum.

Şöyle düşünmek lazım. Siz bir eğitim almak istiyorsunuz. Bunu şirketinizde hangi departmana ya da kişiye söylemeniz gerekiyor. Kurumsal firmalarda öncelikle bunu kendi birim yöneticinizle paylaşırsınız. Kendisi bunu değerlendirir, uygun ise teknik bir eğitim ise Teknik Yetkinlik departmanına, davranışsal ise davranışsal eğitim departmanına, bu kadar detaylı değilse direkt eğitim departmanına başvurur. Ardından bu eğitim ile ilgili bir araştırma yapılır ve alternatifler sizin yöneticilerinize sunulur. Eğitim fiyatı ve size olan katkısı değerlendirildikten sonra eğitim gerçekleşir. Şu anda çalıştığım firmada işler bu şekilde mi yürüyor. Aynen bu şekilde profesyonelce ve başarıyla yönetiliyor. Bugüne kadar eğitim almak isteyen ve isteği reddedilen bir personel bilmiyorum diyebilirim.

Bunun dışında Saygı ve sevgi kelimeleri biraz daha şirketten kişiye inmiş durumdadır. Kişi yöneticisinden ve iş arkadaşlarından dolayı şirketini sevebilir ya da şirketinden nefret edebilir. Bu sebeple çalışma ortamı kritik bir önem taşımaktadır. Buna ek olarak şirketinizin sahibi ya da CEO’sunun vizyonu ve şirketin misyonu sizin şirketinize olan bağlığınızı arttırır ya da azaltır. Bunu yaşamadan bilemeyeceğiniz için sadece tavsiyelere göre hareket edebilirisiniz. Ben 7. yılımı yakında bitireceğim LC Waikiki‘nin en çok etkilendiğim özelliği bu diyebilirim.

Sonuç olarak toparlamak gerekirse, istekleriniz çok ekstra şeyler değil. Her çalışanın istediği şeyler. LC Waikiki bunu başarıyla yapıyor. Turkcell gibi şirketlerin de bunları çok güzel bir şekilde yönettiğini duyuyorum. Çalışma hayatınızda başarılar dilerim.
Saygılarımla
Sabri Suyunu

İkinci e-mail

Sabri Bey merhaba,
Öncelikle içten mailinizden ve tam olarak aradığım cevapları bana sunduğunuzdan dolayı çok teşekkür ederim.
Son bir kaç haftadır okuduğum makaleler ve incelediğim anketlerde, listelere giren firmaların ortak özelliklerinin, sektörleri ne olursa olsun –başarı odaklı kurumsallık– olduğunu görüyorum. Bu -başarı odaklı kurumsallık- olarak tanımladığım kavramı biraz irdeleyince altından sizin de bahsettiğiniz gibi -insana saygı- kavramının çıktığını gördüm. Sosyal yetenekleri neredeyse mühendisliğini dahi bastıracak birisi olduğum için ‘bu olgunun algoritmik bir mantığı var mı acaba?’ sorusunu kendime sorarak bir araştırmanın içine girdim ve kendi yorumlarıma sizin gibi tecrübeli insanların fikirlerini katarak bir cevap elde etmeye çalışıyorum.

Tarihe mâl olmuş bir söz vardır , “İnsanı yücelt ki devlet yücelsin.” (Şeyh Edebali) Öyle düşünmeye başladım ki bu bakış açısını sizin CEO ya da patron vizyonu olarak bahsettiğiniz kavram üzerinden biraz daha küçük kapsamda düşünerek -Çalışanını yücelt ki şirket yücelsin- formuna sokan şirketler bugün hızla büyüyorlar. Sizin mailinizden sonra şunun farkına vardım ki, benim yanlış yaklaştığım nokta; bu kavramı -şirket iş hacminde- aramakmış. Çünkü dediğiniz gibi insana saygı duymayan (saygı duymayan demekten ziyade, çalışanına söz hakkı verip onun düşünce ve isteklerine göre bir yapı geliştiremeyen desem daha yerinde bir kullanım olmuş olacaktır.) şirket ne kadar büyük olursa olsun orada özellikle İK alanında sirkülasyon çok hızlı olacaktır. Ancak küçük olup da bahsettiğimiz yapıyı oluşturan şirketlerde bu sirkülasyon tam tersine dönecektir. (-Ki şimdi bu az çalışanlı şirketlerin böyle bir listeye nasıl girebildiğini daha iyi anlıyorum bkz: http://cenews.com/article/9354/2013-best-firms-to-work-for )

Sizlerin tecrübesini dinleyerek yolumu ve yönümü daha iyi seçmeye çalışacağım. Yalnız kafamda başka bir soru daha var; dediğiniz gibi -doğru- olanı bulmak için mümkün olduğu kadar araştırma yapıp denemekten başka bir çarem yok. Ancak şöyle bir korkum var; en iyiyi bulmak uğruna gerçekleştirdiğim bu denemelerimin sayısının artması ve dışarıdan -göçebe bir mühendis / göçebe bir çalışan- olarak gözükmek. Evet, kariyerimin daha çok başlarındayım ama ileride özgeçmişimi inceleyen bir yetkilinin bu kişi falanca şirket değiştirmiş diyebilecek olması beni biraz tedirginleştiriyor. Sizce bu düşüncem doğru bir düşünce mi? Yoksa sonucu ne olursa olsun mutlu olacağım yeri / dream job tabir edilen işimi buluncaya kadar aramaya devam etmeli miyim? (Bu arada şunu belirtmek istiyorum, şimdiki çalıştığım iş arkadaşlarımdan ve onlarla olan diyaloğumdan çok çok memnunum. Aradığım şeyi bulamamama neden olan şey tamamen şirketin insanına verdiği(vermediği) söz hakkından kaynaklanıyor. Yani mutlu muyum değil miyim diye neden kimse bana sormuyor dediğimde, “sen mühendissin, İK değil” cevabını duymak beni çok rahatsız ediyor, bu da içinde bulunduğum ekipten ne kadar memnun olsam da asıl arkada aramaya devam etmekte olduğum şeyi takip etmem için beni devam ettiriyor.)

Biraz uzun ve karışık bir mail oldu ancak müsait olduğunuzda cevaplarsanız çok sevinirim.
Saygılarımla,

Ve benim cevabım:

Merhaba XXX Bey,
Biraz geç dönüş yaptığım için kusura bakmayın. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, çok güzel bir yazışma oluyor. Kurumsallık ve çalışan motivasyonu hakkında nokta atışı tespitleriniz var. İnsana saygı gerçekten başarının en büyük anahtarlarından bir tanesi. İçi wa Zen, Zen wa içi (Bir bütündür, bütün birdir) felsefesinin de altında yatan buna benzer bir düşünce. Bir şirketi bütün olarak düşünürsek, onu oluşturan parçalarda sistemler ve insanlardır. Sistemleri de insanların yaptığını düşünürsek şirketlerin en küçük parçacığı yani atomları insanlardır. Şirketler bu atomları kararlı hale getirmek için ne kadar çabalar, motivasyonlarını ve ekip ruhunu ne kadar iyi aşılarsa, şirket o kadar başarılı olur.

Şirketler çalışanı dinleme konusunda gelişme evresi geçiriyor çoğu zaman. Bu evrimin başlaması için, öncelikle şirketin başındaki kişinin bunu başlatması gerekiyor. Çünkü bu tek bir kişi ya da departmanın yapacağı iş değil, bir şirket kültürüdür. Ve Şirket kültürleri departman ayırt etmeksizin uygulanır. Bu bazen sancılı olur bazen de başarısız olur. Her ne olursa olsun, çalışanın kendini değerli hissetmesi faydayı maksimize etmek için en kolay yoldur.

Motivasyon ve Efor adlı iki değişkenimiz, Ali ve Veli diye de 2 çalışanımız olsun. Değişkenlerimizi 1 ile 10 arasında puanlandıralım. Sonuç olarak ” Motivasyon X Efor ” denklemini kullanarak “Kaliteli İş”e ulaşmaya çalışalım. Ali 8 motivasyon ile 2 saat çalışıyorken, Veli 2 motivasyon ile 5 saat çalışıyor. Ali = 8 x 2 = 16 puanlık bir iş ortaya çıkarmışken, Veli 2 x 5 = 10 puanlık bir iş çıkarıyor. Ali daha az çalışmasına rağmen, yüksek motivasyonu ile çok daha başarılı işler ortaya koyuyor.

Kişilerin şirketine olan bağlılığı, motivasyonu ile doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar motivasyon daha değişken olsa da ortalama değeri bağlılık değerine çok yakın çıkar. Çalışanların şirkete olan bağlılığını da ölçmek çok kolaydır. Örneğin, bir çalışma arkadaşına şu soruyu sorabilir ya da kendin cevap verebilirsin. Şirketimiz zor günler geçiriyor. 3 ay boyunca maaşlarımızı ödeyemeyecek fakat sonrasında ödemelerimizi gerçekleştirecek. Bu durumda şirkette kalmaya devam mı edersin yoksa hemen iş aramaya mı başlarsın.

Son olarak, kısa sürelerde iş değiştirmenin etkileri nelerdir. Mezun olduktan sonra hala aynı şirkette çalışan bir kişi olarak doğru cevabı ben veremeyebilirim. Aslında iş değiştirmek için sebebiniz çok açık. En iyiyi bulmak. Ama iş değiştirmeden önce “en iyiyi” gerçekten doğru tanımlamanız gerekiyor. Gittiğiniz yer daha iyi olmasına rağmen hala mükemmeli aramak size zarar verebilir. Bunu değerlendirirken hem teknik hem de davranışsal gözlemlemenizi tavsiye ederim. Sadece mutlu olmak için, mühendislik yeteneklerinizi daha az kullanacağınız bir yere gitmek sizi daha mutsuz yapabilir.
Tekrar görüşmek üzere.
Saygılarımla
Sabri Suyunu

Sona Yaklaşırken – Eski Yazı

İçinizdeki ışığın evreni aydınlatmasının, varlığınızla gurur duyulup yokluğunuzun aranmasının ve baki kalan şu kubbede hoş bir seda bırakmanın tek bir şartı var:

“İnsan sevdiği işi yapmalı her ne olursa olsun.”

05.11.2007 tarihinden beri görev yaptığım işimden ayrılmama sayılı günler kaldı. Bu süreçte değişik görevler aldım. Sistem Analisti olarak göreve başladım ardından Sistem Geliştirme Departmanı kurulmasıyla oraya geçtim. Sistem Geliştirme Uzmanı olarak bir süre görev yaptım. Bu departmanın dağılmasıyla AR-GE departmanı kuruldu ve orada AR-GE Uzmanı olarak görev aldım. AR-GE’nin de dağılmasıyla Raporlama Uzmanı oldum. Sancılı bir dönemin ardından, Allocation departmanına geçici bir süre ile Allocator oldum. 6 aya yakın bu görevde kaldıktan sonra Allocation Sistem Analisti oldum. Bu görev çok kısa sürdü ve Planlama Sistem Analisti görevine getirildim. Fakat bu da diğer görevler gibi ömrünü tükettikten sonra Karma Sistem Analisti oldum.

Görev değişikliklerini saydığımızda 7 farklı görevde bulunmuşum. Her ne kadar bu görevlerin ismi birbirine çok benzesede farklı departmanalara hizmet verdiğiniz için yaptığınız işler değişiyor. Görev değişiklileri boyunca, 5 farklı müdür ile çalışma fırsatım oldu. Her birinin gelişimimde farklı katkıları olmasına rağmen birkaç ismi zikretmeden geçemeyeceğim.

Serkan Ulukaya: Serkan Abi demek istiyorum çünkü kendisi bana gerçekten ağabeylik yapmıştır. İş konusunda boşa düştüğüm anlarda, yaptığı yönlendirmelerle boşluğu doldurmuş ve en çok yakındığım konulardan biri olan iş tatmininde büyük yardımları olmuştur. Kendisine idari olarak bağlanmam biraz daha öncelerde olsaydı belki çok daha güzel işler çıkarabilirdik. Kimbilir.

Uğur Tılıkoğlu: Kendisi ile geçmişte kesiştiğimiz noktaları keşfettiğimde kendisi ile aynı kafadan olduğumuzu zaten anlamıştım. Yaptığı ince espiriler ile zaten zekasını belli ediyordu. Bilgi İşlemde yazılımcı olan bu arkadaş, pratik zekası çok gelişmiş olup, canınız sıkıldığınızda sizi kısa zamanda kolayca güldürebilir.

Suat Çilingir: Dışardan baktığınızda çok ciddi görünmesine rağmen (ciddi kelimesi yanlış anlaşılmasın) aslında muhabbeti çok hoş bir insandır. Son zamanlarda daha çok çalışma fırsatımız olduğu için mutluyum. Çünkü Tema’da unutmayacağım insanlar arasında. (Sacit beni hatırlamadın mı?)

Cemil Yıldız: Tema tarihindeki gelmiş geçmiş en zeki insanlardan biri desem sanırım abartmış olmam. Gerek yazılım bilgisi, gerek istatistik gerekse de kreatif düşüncesi ile tam bir görev adamı. Onunla çalışmak gerçekten benim gelişimime çok katkısı olmuştur. Ama ne yazık ki benim acemi dönemime geldiği için kendisinden çok fazla faydalanamadım.

Yunus Emre Koç: Şirkete ilk geldiğimde karşı masamda oturan, ve kendisinin 30 yaşında olduğunu sandığım, fakat benden sadece 2 yaş büyük olduğunu öğrendiğim şahsiyet. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi kendisiyle. Aynı dönem askerlik yapacağız. Tertip.

Ökkeş Emin Balçiçek: Kendisi Tema’daki ilk öğretmenim olup, gelişimimde çok büyük katkıları vardır. SQL’i kendisinden öğrenmiş olup, boynuz gibi kulağı geçmeye çalışsam da başarılı olamamışımdır.

Not: Bu yazı 23.08.2010 tarihinde yazılmıştır. Ben askere gitmeden 2 hafta kadar önce. LC Waikiki’den eski ismi ile Tema’dan askerlik için ayrıldığım günlerde. Neden yayınlamamışım bilmiyorum. Belki sevdiğim kişileri doğru kelimelerle anlatamadığımı düşündüğüm içindir, belki ayrılacağım için mutsuzumdur, belki de askerlik psikolojisi ya da sadece unutmuşumdur. Hala LC Waikiki’de çalışıyorum 🙂 Bu yazıdan dolayı şirketten ayrıldığım düşünülmesin 🙂

Benzin İstasyonu Projeleri – Eski Yazı

İş tecrübeme yazmasam da, Enerji sektöründe daha doğrusu bu işin sahası kabul edilen Benzin İstasyonunda hatırı sayılır bir tecrübem vardır. Bir benzin istasyonunda yapabileceğiniz tüm işleri yaptım diyebilirim. Sıralayacak olursak, Cam Silme, Yağ Görevlisi, Yıkamacı, Pompacı, Market görevlisi, Muhasebeci ve Müdür. Tüm aşamalardan geçtiğim bu sektörde aklımda her zaman olan bazı projeler var. Bunlar gelişmeye açık projeler ve kendi işimden vakit bulsam kişisel gelişim olarak bir uygulama alanı olarak kullanmak istiyorum. Ama iş gücümün tamamını çalıştığım işim aldığı için düşünemiyorum bile.

İşte projelerim.

  1. Günlük, Haftalık, Aylık, Yıllık olarak, Tutar, Litre ve Araba bazında tahminin yapılması
  2. Market satışlarının tahminin yapılması
  3. Market kritik stoklarında uyarıların verilmesi
  4. Market satış kaybı hesabı
  5. Market satışlarının tahmin modelinin kurulması
  6. Tahminler ile Tanker yollama zamanları
  7. Çalışan rotasyon işlemleri
  8. Promosyon simulasyonları
  9. Müşteri profillerinin belirlenmesi
  10. Satışların müşteri profillerine göre oranlanması
  11. Fiyat aralıklarına göre satışlar
  12. Müşteri memnuniyet programları. (plaka ve ya royality card ile en çok gelen müşterilerin tesbiti)

Tabi ki ilk uygulama olarak Aksa Petrol A.Ş‘ye yapmak istiyorum. Bakalım zaman bulabilirsem ne güzel olur. Bu analizleri kullanırken, Tahminlemede, Zaman Serilerini Ve Çok Katmanlı Ağları kullanmayı düşünüyorum. Profil gruplamalarında, en yakın komşu yaklaşımı ve sezgisel yöntemler kullanılabilir.

Not: Bu yazıyı 01.07.2010 tarihinde yazmışım. Aradan tam 3.5 sene geçmiş 🙂 O zamandan bu zamana yaptığım iş içerik olarak değişmedi ve ne güzel ki yaptığım işi seviyorum 🙂 Bu arada Aksa Petrol tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı. O yüzden projelerde başka bahara kaldı 🙂