Sona Yaklaşırken – Eski Yazı

İçinizdeki ışığın evreni aydınlatmasının, varlığınızla gurur duyulup yokluğunuzun aranmasının ve baki kalan şu kubbede hoş bir seda bırakmanın tek bir şartı var:

“İnsan sevdiği işi yapmalı her ne olursa olsun.”

05.11.2007 tarihinden beri görev yaptığım işimden ayrılmama sayılı günler kaldı. Bu süreçte değişik görevler aldım. Sistem Analisti olarak göreve başladım ardından Sistem Geliştirme Departmanı kurulmasıyla oraya geçtim. Sistem Geliştirme Uzmanı olarak bir süre görev yaptım. Bu departmanın dağılmasıyla AR-GE departmanı kuruldu ve orada AR-GE Uzmanı olarak görev aldım. AR-GE’nin de dağılmasıyla Raporlama Uzmanı oldum. Sancılı bir dönemin ardından, Allocation departmanına geçici bir süre ile Allocator oldum. 6 aya yakın bu görevde kaldıktan sonra Allocation Sistem Analisti oldum. Bu görev çok kısa sürdü ve Planlama Sistem Analisti görevine getirildim. Fakat bu da diğer görevler gibi ömrünü tükettikten sonra Karma Sistem Analisti oldum.

Görev değişikliklerini saydığımızda 7 farklı görevde bulunmuşum. Her ne kadar bu görevlerin ismi birbirine çok benzesede farklı departmanalara hizmet verdiğiniz için yaptığınız işler değişiyor. Görev değişiklileri boyunca, 5 farklı müdür ile çalışma fırsatım oldu. Her birinin gelişimimde farklı katkıları olmasına rağmen birkaç ismi zikretmeden geçemeyeceğim.

Serkan Ulukaya: Serkan Abi demek istiyorum çünkü kendisi bana gerçekten ağabeylik yapmıştır. İş konusunda boşa düştüğüm anlarda, yaptığı yönlendirmelerle boşluğu doldurmuş ve en çok yakındığım konulardan biri olan iş tatmininde büyük yardımları olmuştur. Kendisine idari olarak bağlanmam biraz daha öncelerde olsaydı belki çok daha güzel işler çıkarabilirdik. Kimbilir.

Uğur Tılıkoğlu: Kendisi ile geçmişte kesiştiğimiz noktaları keşfettiğimde kendisi ile aynı kafadan olduğumuzu zaten anlamıştım. Yaptığı ince espiriler ile zaten zekasını belli ediyordu. Bilgi İşlemde yazılımcı olan bu arkadaş, pratik zekası çok gelişmiş olup, canınız sıkıldığınızda sizi kısa zamanda kolayca güldürebilir.

Suat Çilingir: Dışardan baktığınızda çok ciddi görünmesine rağmen (ciddi kelimesi yanlış anlaşılmasın) aslında muhabbeti çok hoş bir insandır. Son zamanlarda daha çok çalışma fırsatımız olduğu için mutluyum. Çünkü Tema’da unutmayacağım insanlar arasında. (Sacit beni hatırlamadın mı?)

Cemil Yıldız: Tema tarihindeki gelmiş geçmiş en zeki insanlardan biri desem sanırım abartmış olmam. Gerek yazılım bilgisi, gerek istatistik gerekse de kreatif düşüncesi ile tam bir görev adamı. Onunla çalışmak gerçekten benim gelişimime çok katkısı olmuştur. Ama ne yazık ki benim acemi dönemime geldiği için kendisinden çok fazla faydalanamadım.

Yunus Emre Koç: Şirkete ilk geldiğimde karşı masamda oturan, ve kendisinin 30 yaşında olduğunu sandığım, fakat benden sadece 2 yaş büyük olduğunu öğrendiğim şahsiyet. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi kendisiyle. Aynı dönem askerlik yapacağız. Tertip.

Ökkeş Emin Balçiçek: Kendisi Tema’daki ilk öğretmenim olup, gelişimimde çok büyük katkıları vardır. SQL’i kendisinden öğrenmiş olup, boynuz gibi kulağı geçmeye çalışsam da başarılı olamamışımdır.

Not: Bu yazı 23.08.2010 tarihinde yazılmıştır. Ben askere gitmeden 2 hafta kadar önce. LC Waikiki’den eski ismi ile Tema’dan askerlik için ayrıldığım günlerde. Neden yayınlamamışım bilmiyorum. Belki sevdiğim kişileri doğru kelimelerle anlatamadığımı düşündüğüm içindir, belki ayrılacağım için mutsuzumdur, belki de askerlik psikolojisi ya da sadece unutmuşumdur. Hala LC Waikiki’de çalışıyorum 🙂 Bu yazıdan dolayı şirketten ayrıldığım düşünülmesin 🙂

Sistem Analisti Miyim, Diplomat Mı?

Bugünlerde çok fazla alıntı yaptığımın ve özgün bir yazı yazmadığımın farkındayım. Fakat alıntıladığım yazıların, Sistem Analisti, İş Analisti, Sistem Geliştirme Uzmanı, vs. pozisyonlarda çalışan, çalışmayı düşünen kişiler için çok faydalı olacağını düşünüyorum. Bu yazıda da, Sistem Analistlerin çok fazla karşılaştığı, “Yeni Bir Sistem ve Adaptasyon”, “Üst Yöneticilerin Yeniliğe Karşı Tutumu” “Sistem Analisti ve İletişim” konuları işlenmiş. Sizi Yazıyla baş başa bırakıyorum.

Yazının yayınlandığı adres : http://www.danismend.com/kategori/altkategori/sistem-analisti-miyim-diplomat-mi/

“Projelerinizde karşılaştığınız en büyük engel neydi?” diye soruyorlar. Bekliyorlar ki eski sistemlerden veri aktarımı diyeyim ya da dökümantasyon eksikliği, kaynak azlığı, talepkar müşteri. Hayır işte, bunlar değil ! Temel engel ‘değişime direnenler’…

Aslında korku kültürünün olmadığı, onurlu insan ilişkilerinin ve insana değer veren personel politikalarının hakim olduğu organizasyonlarda bu engel çok kolaylıkla aşılıyor, kısa sürede en büyük avantaj haline geliyor. Açık iletişim çok şeye muktedir çünkü.

Müdahil olduğum pek çok yazılım uyarlama projesinden biri kullanıcı direnci nedeniyle başarısız oldu. Aynı yazılımın aynı sektördeki bir başka uyarlama projesi ise tam bir başarıyla bitti.

Başarıyla biten projenin öyküsü ilginçtir. Şirket büyük bir holdinge bağlı. Holdingin sahibinin yönetim kurulunda olan yakını ile kontakt kurulmuş ve bizim çözümün alınması için prensip kararına varılmış durumda. Karar, şirket genel müdürüne iletiliyor. Genel müdür mesajı alıyor. Kurmaylarını topluyor, karardan kesinlikle bahsetmiyor. Sadece RFP sonuçlarını ve demo alınıp alınmadığını soruyor. Çalışmaları hızlandırmalarını söylüyor. Bu arada bize de demo için hazırlanmamız haberi geliyor. Zaten finale kalan iki şirket var. Bir Cumartesi günü sabahtan akşama kadar canlı sunum yapıyoruz. Sonraki hafta genel müdür geribildirimleri alıyor ve karar bizim çözümü tercih ettikleri yönünde. İşte bu kadar. Seçimi kendileri yapan kurmaylar projenin başarısı için canlarını dişlerine takıp çalışıyorlar. Sözünü ettiğim genel müdür gördüğüm en basiretli yöneticilerden biridir.

Başarısızlıkla sonuçlanan diğer proje ise ‘emir demiri keser’ mantığıyla yönetiliyordu. Kullanıcı katılımı neredeyse silah zoruyla yaptırılıyordu. Bir zamanlar okuduğum ‘Yöneticinizi Siz Yönetin’ adlı kitaptaki temel konsept olan ‘astların gücü’ tüm haşmetiyle arz-ı endam ediyordu.

Bilinmeyenin, yeninin kaygı yaratması kadar doğal ne olabilir! Yıllardır işinizi yapageldiğiniz bilgisayar programı bir süre sonra tarih olacak. Yeni ekranlarla, yeni raporlarla işinizi yapacaksınız. Yapabilecek misiniz acaba? Ya yapamazsanız?! Ne de olsa her yazılım kendi iş mantığını beraberinde getiriyor. Ya o mantık sizin bilgi ve deneyiminizle örtüşmezse?! vs.vs. Bu ve benzeri soruların içinde fırtınalar yarattığı çalışanlar yönetimden açık ve güven verici mesajları almazlarsa projenin başarısız olması için ellerinden geleni yaparlar. Sonuçta yazılım üreticisi / satıcısı olarak siz üzerinize düşeni yapmışsınızdır, ama proje başarısız olmuştur. Kime derdinizi anlatabilirsiniz ki! Ülkesever açıdan da heba olmuş zaman ve emek, muhtemelen yurtdışına uçup gitmiş dövizler…

Sistem analisti müşteri yönetiminin uygun personel politikaları yürütemediği durumlarda bir diplomat gibi davranarak kullanıcıya kaygı duyulacak bir husus olmadığını, herşeyin daha güzel olacağını ekstra gayretlerle anlatmaya çalışır. Bu anlatım kuru lafla olmaz doğal olarak. Önce onların mevcuttaki çalışma tarzlarını öğrenir, işin yeni sistemde nasıl yapılacağını ONLARIN DİLİYLE açıklar. Terimlerin eşleştirmesini yapar. Eski terimlerden yeni terimlere geçişi bir süre ikisini bir arada kullanarak gerçekleştirir. En önemlisi yönetimin ver(e)mediği mesajı verir : “Siz işin kendisini biliyorsunuz. Kullanılan program sadece bir ARAÇ. Burada bir alışkanlık mevzusu var sadece. O da zamanla hallolacak bir husus”

Ayrıca sistem analisti olarak siz yeni sistemin mantığını anlattığınızda müşteri tarafındaki kullanıcılar bazan kendi çalışma tarzlarındaki o saate kadar yapageldikleri hataları da görebilirler. Proje değerlendirme toplantılarında müşteri çok üstüne geldiğinde kullanıcıların zaaflarını koz olarak kullanacak karakterde bir proje yöneticiniz varsa yine diplomasi zamanı demektir. Aksi takdirde kullanıcılar size olan güvenlerini yitirirler.

Sözün özü, insan malzemesini ne kadar iyi tanıdığınızla çok yakından ilişkili bir iş sistem analistliği. Yeri geldiğinde gizli lider, yeri geldiğinde diplomat, yeri geldiğinde şefkatli bir ağlama omuzu olmayı dahi içinde barındıran. Görev tanımlarında yazılı mıdır ki bu detaylar ?

Nazik Altınel

nazik_altinel@hotmail.com

(Yazar hakkında: Nazik Altınel 1967 İstanbul doğumludur. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisligi ’90 mezunudur. Sigortacılık ve bireysel bankacılık alanlarında yürütülen yazılım geliştirme ve uyarlama projelerinde, on yıllık iş deneyimine sahiptir.)